Yeşil Yol

Yazıma filmden alıntı yaparak başlamak istiyorum. İnsanoğlunun, ışığı nasıl kaybettiğini ve bunu sizlere aktarabilmenin en güzel yolunun bu olacağını düşünüyorum. İşte Yeşil Yol filminin ana karakterlerinden olan John Coffey insanoğluna şu cümlelerle sesleniyor:

Yoruldum, patron!

Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri…

İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım.

Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma…

Yeşil Yol

Yeşil Yol (The Green Mile)

Stephan King’in yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı Yeşil Yol kitabından uyarlanan film, dönemin dram türüyle en çok gişe hasılatı yapan filmlerinden biri olmuştur. Frank Darabont yönetmenliğinde çekilen Yeşil Yol, 1999 yılında sinemaseverlerle buluşmuştur. Başrollerinde birçok tanıdık isim olan filmde Tom Hanks, David Morse, Michael Clarke Duncan, Barry Pepper, Bonnie Hunt, Doug Hutchison rol almıştır.

Konu olarak idam cezasına çarptırılan suçsuz bir mahkûmun gösterdiği olağanüstü davranışlardan söz ediliyor. Birden fazla olağanüstü davranışlara tanıklık eden gardiyanların bile birbirleriyle konuşmaktan çekindikleri ve bu olaylara inanmakta zorluk çektikleri mucizeler yaşanıyor.

Yeşil Yol

Yeşil Yol: Gardiyanlar ve melekler

İdam cezasına çarptırılmış mahkumların getirildiği E blok binasında toplamda beş gardiyan görev yapıyor. Gardiyanların şefi rolünü canlandıran Tom Hanks, Paul karakterini hayat verirken, herkes tarafından patron diye çağırılıyor. Gardiyanlar arasında kötü karakteri canlandıran Doug Hutchison ise, Percy karakteri ile karşımıza çıkıyor.

Burada belirtilen gardiyan sayısına dikkat çekmek istiyorum. Tüm film boyunca dört iyi gardiyan bulunan hapishane de bir kötü gardiyanın bulunması aslında bizlere subliminal bir mesaj gönderiyor. Film içerisinde bulunan dört gardiyan aslında dört büyük meleği temsil ediyor. Aralarında beşinci gardiyan olarak görev yapan Percy ise şeytan olarak gösteriliyor.

Yeşil Yol

Hapishaneye getirilen mucize isim: John Coffey

Michael Clarke Duncan’ın canlandırdığı John Coffey iki çocuk cinayetinden dolayı idam cezasına çarptırılmış mahkûm karakteriyle karşımıza çıkıyor. Film içerisinde John Coffey büyük gövdesiyle ilk başta korkutucu bir görüntü çizse de, insanlara yardımı dokunacak birden fazla özellik bulunduruyor. Sürekli acı çektiğini söyleyen Coffey, 4 numaralı hücreye yerleştiriliyor.

Suçsuz bir şekilde mahkûm edilen Coffey, aslında iki kız kardeşi kurtarmak isterken, 4 numaralı hücreye tutsak ediliyor ve bu yaşanan durum İncil’de bulunan 24’ncü ayeti işaret ediyor:

Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, saralıları, felçlileri O’na getirdiler; hepsini iyileştirdi.

Bu durumla beraber Coffey karakteri taşıdığı insanüstü güçleri nedeniyle Hz.İsa’yı temsil ediyor. İyileştirme gücü, yeniden diriltme gücü, önceden olacakları hissetme gibi güçleri olan kahramanımız insanlara yardım etmeyi düşünürken, cezalandırılıyor. İyilik yapmak isterken cezalandırıldığı durumuna dikkat çeken olayda ise sürekli karanlıktan korkan Coffey, insanların birbirine yaptığı kötülüklerden korkuyor. Onların bu davranışlarını engellemeye çalışıyor. Karanlık diye nitelendirdiği durum, aslında insanların birbirine yaptığı kötülükleri temsil ediyor. Bu yüzden Coffey, “Karanlıktan korkuyorum patron, lütfen ışığı kapatma…” diyerek patrona sesleniyor.

Yeşil Yol

Yaklaş bana patron

Gardiyan Paul idrar yolları enfeksiyonu yaşamaktadır. İdrar esnasında sürekli sıkıntı yaşayan Paul, doktora gitmek üzereyken koridora yığılır. Bu durumu gören Coffey, “Yaklaş bana patron” diyerek yanına çağırır ve ilk mucizesini gerçekleştirir. Coffey’nin içindeki hastalığı alarak dışarıya boşaltır. Bu durum karşısında şaşıran Paul ise Coffey’nin idam durumunu sorgulamaya başlar.

Yeşil Yol

Hapishanenin sirk faresi

Hapishanede bir farenin görülmesiyle ortalık ayağa kalkar. Uzun çabalar sonucunda yakalanamayan fare bir mahkûmun hücresine sığınır. Birlikte vakit geçirmeye başlarlar. Sürekli aşağılama ve kötü davranışlarıyla bilinen Percy, oyun oynayan fareyi ayağıyla ezer. Farenin acı içinde kıvrandığını gören Coffey, fareyi kendisine ister ve elinde oluşan ışık ile beraber fare hiçbir şey olmamış gibi tekrar hızlı bir şekilde sahibine döner. İkinci mucizesini gerçekleştiren Coffey, gardiyanların şaşkın bakışları altında yatağına “Yoruldum patron!” diyerek uzanır.

Yeşil Yol

Ön yargıların etkisi

Filmin sahnelerini anlatmayı genelde sevmem, ama konuyu aktarabilmek adına bunu yapmak zorundaydım. Kişiler arasındaki tanışma gerçekleşmeden önce kafamızda oluşan ön yargılar, tanıştıktan sonra değiştirilmesi en zor düşüncelerin başında gelir. Film içerisinde Coffey, büyük güçlü gövdesiyle ve iki çocuğu öldürmek suçuyla mahkûm edildiğinden, ön yargı düşüncesinin gardiyanlar üzerinde nasıl etki yarattığı anlatıyor. Filmde verilmek istenen mesaj olarak ön yargı vurgusu, yaşanan ve şahit olunan onca mucizevi olaylara rağmen kırılmış olsa da sonuca hiçbir şekilde etki etmemiştir. Coffey’nin, Yeşil yol denen ve idam mahkumlarının son bir yolculuk diye nitelendirdiği o yoldan yürümesine engel olunamamıştır.

Coffey, aslında bu idama karşı direnme göstermemiş, aksine bunu bir kurtuluş olarak görmüştür. Sebebi ise insanların yaptığı kötülüklerle karanlığa hapsolmuş bir dünya da yaşamak istememesidir. Işığın kaynağı olan biz insanlar, kim mucize yaratırsa yaratsın bu mucizeyi cezalandırma peşine düşüyoruz. Karanlığın hâkim olduğu bir dünya da yaşıyoruz. İnsanların kutuplaştırıldığı, nefret dolu gözlerle ötekileştirilen bir toplumun karanlığa gömülmesine şahitlik ediyoruz. Belki Coffey için ölümle yanan o ışık, bizlerin henüz yaşarken sevgi dolu bir dünyayı görmemize neden olur. Işığın kaynağı bizler ile sevgi dolu bir dünya için karanlıktan korkmayıp, yarınlarımızı aydınlatmalıyız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avatar photo

Ayberk Düzcan tarafından oluşturuldu

1994 yılının Temmuz ayında Elazığ’da dünyaya geldi. Babasının mesleği nedeniyle sürekli il ve okul değiştiren Ayberk Düzcan, Van ilinde başladığı Lise eğitimini Kastamonu Aytaç Eruz Anadolu Lisesinden 2013 yılında mezun olarak bitirdi. 2014-2018 yılları arası Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik Bölümünden başarılı bir şekilde lisans mezunu oldu. Fotoğrafçılık üzerine çalışmalar yaparak okul döneminde sergi açılışları gerçekleştirdi. Şu an Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda Yüksek Lisans eğitimine devam etmekte olup; ideoloji ve haber-söylem üzerine çalışmalar gerçekleştirmektedir. Kendisi ile barışık yaşayan, özellikle araştırmacı yönüyle gelecek kuşaklara aktarılmasını istediği her bilimsel çalışmayı, geliştirilebilir ve sürdürülebilir olmasını amaçlamaktadır. Son olarak okuyan ve bilgi için her yolu zorlayan idealist bir akademisyen adayıdır.

Mustafa Kemal Atatürk ve Sinema (19 Mayıs özel)

Bizim Büyük Çaresizliğimiz