Köpek Dişi filminin Lacanyen kuram bağlamında incelenmesi

Köpek Dişi (2009) filmi, yönetmenliğini ve senaristliğini Yunan yönetmen Yorgos Lantimos’un yaptığı distopik bir filmdir. Yunan sinemasında ağırlıklı olarak “aile” temasını ele alan yönetmen Köpek Dişi filminde de dış dünyayla bağlantılarını kestiği, bahçeli müstakil evlerinde yaşayan, dışarıya karşı izole olmuş bir aileyi anlatır.

Anne, yirmili yaşlardaki iki kız ve bir erkek çocuğunun hayatları bahçe çitlerinin içindedir. Dışarıya çıkan tek kişi baba karakteridir. Baba, fabrikada işçidir ve ailesine sadık, aile bireylerine karşı bazen sert olsa da samimi bir baba profiline sahiptir. Yönetmen, aileyi beyazperdeye sert ve çarpıcı bir şekilde aktarır. Bakıldığı zaman göze oldukça sert gelen film Lacanyen Kuram bağlamında çözümlendiğinde boşluklar dolar ve bir anlam inşa edilebilmektir.

Lacanyen kuram bağlamında Köpek Dişi filmi

Jacques Lacan’a göre gerçeklik üç farklı düzlemde oluşur; imgesel, simgesel, gerçek. İnsan ruhunun yapılanması bu üç düzlemin kesiştiği yerde yapılanmaya başlar. İmgesel; ben’in dünyası olan dilin edinim öncesi evresidir. Aynı zamanda bu düzlemde özdeşleşme ve duyu algısı da bulunur; sözcelemeye başladıktan sonra ve dil dizgisine sahip olduktan sonra imgesel düzlemden simgesel düzene geçiş başlar. Simgesel; içine doğulan, dilsel ve toplumsal ağlardır. Simgesel düzlemde yapı sıkı kurallar ile uyum içinde işler. Gerçek; kendisine aynı kalandır. Doğum ile beraber yaşanacak olan iki gerçek vardır; doğum ve ölüm. İki mutlak olan doğum ve ölüm arasında olan yaşamda birey yaşamını devam ettirebilmek için kendisine gerçeklik inşa eder (ideolojik görüş, din vs.).

İçinde yaşadığımız toplum, aslında dil ile inşa edilir ve normal olarak algılanır. Köpek Dişi filmine bakıldığında sapkın-patolojik bir ailenin psikolojik durumu değil, ailedeki babanın kurduğu yapının yapı bozuma uğratılması filmin odak noktasıdır. Filmde bir gerçeklik/fantezi inşa edilir ve anne-baba tarafından üç çocuk bu gerçeklik içinde yetiştirilir. Filmdeki ailenin gerçekliği aileye dışarıdan yine babanın isteği ve kuralları çerçevesinde korunaklı alanlarına -yani evlerine gelen Christina tarafından yapı bozuma uğratılır.

Filmde babanın söylemi önemlidir. Babanın söylemi film için değerlidir; çocukların “köpek dişleri” çıkmadan evden gitmeyecek oluşları, erkek çocuğun cinsel ihtiyacı için bir kadının yol boyunca gözleri kapalı şekilde eve getirilip götürülmesi, hayali büyük kardeşin evden köpek dişi çıkmadan evi terk ettiği için çitlerin gerisindeki büyük bir kedi tarafından öldürülmesi gibi tutumlar film içinden örnek gösterilebilir.

Çocuklar böylelikle yaşadıkları dünyayı babanın söylemi ile anlamlandırırlar. Filmdeki ekseni oluşturan önemli bir kavram “dil” dış dünyayı temsil etmeyen onu kurandır. Örneğin “tuzluk” sözcüğünün yerini tutan “telefon” sözcüğüdür veya “deniz” sözcüğünün “koltuk” sözcüğünü karşılaması gibi. Akşam yemeğinden sonra babanın aileye dinlettiği plakta büyükbabanın şarkısı diye bir kayıt açar ve İngilizce şarkı çalar fakat baba şarkıyı Yunanca kendi söylemi doğrultusunda tercüme eder:

Babamız bizi sever, acaba biz onu sever miyiz, kardeşlerimi severim, çünkü onlar da beni sever.

Oysa şarkı “Fly Me to the Moon” şarkısıdır, büyükbabanın şarkısı değildir. Filme bakıldığı zaman dilin işlev sonuçlarından birisi olarak da evin dışının -yani o çitlerin ardının bir tehlike olarak algılandığı görülür. Çocukların oyuncak uçağı bahçe kapısının ardına düştüğünde bahçe kapısının kenarına giderler fakat dışarı çıkmazlar; dışarıya çıkan tek kişi babaları olduklarından dolayı uçağı alması için babalarından yardım isterler.

Filmdeki baba, Lacanyen Kuram’daki Büyük Öteki’nin karşılığıdır; Büyük Öteki; simgesel düzleme aittir. Simgesel düzlemde konumlanan özne, Öteki aracılığı ile yapılanır. Diğer yandan yine Lacanyen Kuram’da Babanın adı/hayırı/yasası, simgesel düzenin bir parçasıdır, dilin ve yasanın kurucusudur. Babanın adı fiziksel babadan bağımsızdır ve çocuk için tanrının/devletin/yasa koyucunun ve yasaklayıcı otoritenin temsilidir. Filmde yaşanandan ziyade icat edilen bir geçmiş vardır; bu geçmiş babanın fantezisidir.

Yönetmenin, erkek çocuğunun cinsel hayatını aktarımıyla Lacan’ın “cinsel ilişki diye bir şey yoktur.” söylemini destekler. Lacanyen Kuram’a göre cinsel ilişki Öteki’nin söylemi ile yapılanır, bu yapı neticesinde cinsel ilişki içgüdüsel değil, dürtüseldir -yani öğrenilmiştir; erkek çocuk babasının isteğiyle yine babasının istediği kişiyle cinsel ilişkiye girer, fakat cinsel ilişki sırasında cinsellik duygusundan da yoksundur. Cinselliğin dürtüsel olduğu simgesel düzende öğrenilir. Lacanyen Kuram’a göre “isim”, öznenin kimlik bulmasında ve simgesel düzlemde tanımlanmasını sağlar. Filmde adı olan tek karakter eve dışarıdan gelen kadındır; Christina… Büyük kız kardeş, kız kardeşinden kendisine “Bruce” olarak seslenmesini ister…

Dogtooth (Köpek Dişi)

Kutsal ailenin yapıbozuma uğratılması

Köpek Dişi filmine bakıldığında, aslında ailenin kendi halinde ve kendi sınırları içinde belirli kurallar dahilinde kendilerince bir iç dünyada yaşadıkları görülür. Bahçe çitlerinin ardı anne ve çocuklar için tehlikelidir. Dış dünyaya dair ambalaj paketinin dahi ev sınırları içine girmesine izin verilmez. Böyle sert korunaklı ailenin sınırları dışına çıkması için çocuklara bir şart sunulur; köpek dişinin çıkması.

Köpek dişi çıktığı vakit ev dışına çıkılabilir, fakat bu çıkış araba ile olacaktır. Araba, korunaklı evin aslında bir uzantısıdır, bir taraftan da ne içerisidir ne de dışarısıdır… Christina, anne ve baba için tehdittir; dili farklı olandır ve Öteki’nin korkusudur. Baba, filmin son sahnelerinde Christina’ya ailesine zarar vermesinin karşılığı olarak cezalandırılırken şöyle der:

Umarım, senin de çocukların bunları yaşar ve kötü alışkanlıkları olur.

Filmdeki gerçek ya bahçe sınırıdır ya da sınırın kendisidir. Büyük kız kardeş, akşam yemeği sonrasında lavaboya giderek sert bir cisimle köpek dişini kırar ve evden çıkarak babasının arabasının bagajına biner. Büyük kız kardeşin evden çıkışı, babaya bir isyan ya da itiraz değildir. Yine de bir yandan babanın söylemi doğrultusunda hareket eder; köpek dişini kendisi kırar ve arabanın bagajına biner. Babanın kurduğu gerçeklik darbe almış olsa da nitekim yasası hâlâ oradadır.


İlginizi Çekebilir: Tepenin Ardı: Öteki, fantezi, aidiyet üzerine kurulu eril iktidar ortamında gerçekliğin yapıbozuma uğratılamaması

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avatar photo

Sebahat Demirbaş tarafından oluşturuldu

2000 yılında Trabzon’da doğdum. Yazı hayatıma ilkokulda önce şiir yazmak ile başladım. Lise hayatım boyunca çokça kompozisyon ve hikâye yazarak yazmayı daha çok benimsedim. 2018 yılında Trabzon Vakfıkebir Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nü kazandım. Üniversite hayatımın başlaması ile birlikte kendimi bir alanda daha iyi ifade edebileceğime inandım. Sinema alanında Yüksek Lisans eğitimine hazırlanıyorum. Benim için sinema “keşfedilmeyi bekleyen hayatlar silsilesidir.”

Kuş Uçuşu: İyi, Kötü, Çerez

Güzel Günler Dizisi Ne Anlatıyor?