The Return filmi üzerinden içeriksel ve biçimsel bir analiz

Yönetmen koltuğunda Andrey Zvagintsev‘in oturduğu 2003 yapımı The Return filminin çekimleri Rusya’da gerçekleştirilmiştir. Filmin senaristliğini Vladimir Moiseyenko ve Aleksandr Novototsky‘nin üstlenmiştir. Başrolleri Vladimir Garin (Andrey), Vanya Dobronravov (Ivan), Konstantin Lavronenko (Otest) ve Nataliya Vdovina (Mat- Anne) paylaşmaktadır.

The Return filminin içerik analizi

Otest 12 yıl sonra ansızın eve gelerek oğulları Ivan ve Andrey ile beraber bir yolculuğa çıkar. Bu minvalde, film baba ve oğul(lar) arasındaki çatışmayı konu almaktadır; yıllar sonra eve dönen baba ve yıllardır babalarını kitap arasına sıkıştırılmış bir fotoğraftan tanıyan erkek çocuklar

Film Ivan ve Andrey üzerinden bakıldığında hem yolculuk hem de bir dönüş filmidir. Babayla yıllardır hayal edilen yolculuk ve en sonunda en güvenilir alanı, kendini ait hissettikleri aidiyet simgesi anneye dönüş… Filmin temasına baktığımızda ise “baba-oğul ilişkisi” üzerinden ödipal (oedipal) çatışma, hegemonik ilişki, iktidar kavgası gibi öğelerin sert bir dille işlendiği görülmektedir.

Filmdeki baba olan Otest, tanrı olan babanın simgesidir. Yönetmenin sinemasının çokça tarihsellikten ve Rus tarihinden beslendiği göz önünde bulundurulduğunda, Otest bir yandan da Rusya’nın içinde bulunduğu durumun simgesi. Otest – Ivan, Andrey üzerinden baktığımızda ise SSCB dönemindeki Baba/Devlet – Oğulları ilişkisinin de temsilidir denilebilir.

Babanın (Otest) iktidarı geleneksel iktidardır ve Otest, Ivan ve Andrey’den itaat bekler. Geleneksel iktidar doğrultusunda da iktidara karşı gelmenin karşılığı cezadır. İlk sahnelerde gözlemleyebildiğimiz kuleden atlayış ile bir erillik kurulmaya başlanır.

Film anlatısı içinde mistik ögeler de bulunmaktadır…

Film anlatısı 7 ayrı günde geçer ve bu 7 gün Dünya’nın 7 günde yaratıldığına göndermedir. Anlatı içine yerleştirilen ekmek, şarap ve sandal kodları izleyiciyi bir yandan da İsa’nın hikâyesine götürür. Gerek babanın uyuyuşu (Mantegna’nın çarmıhtan indirilişi), gerek Ivan ve Andrey’in aile fotoğrafını arasında buldukları kitabın sayfasındaki İbrahim’in oğlunu kurban vermesinin resmi, gerekse ilk ve son saniyelerde akıllara vaftiz’i getiren su/deniz olsun…

Ivan’ın babaya nefreti ve Andrey’in babaya sevgisi film anlatısındaki duygu durumlarının uç noktalarıdır. Film anlatısı başlangıcında babanın nereden geldiği bilinmese de filmin sonunda babanın nereye gittiği bilinir; baba kendisini kurban vermiş ve cesedi sandalla denize doğru gitmektedir. Ivan’ın çekimser bir tavırla “baba” deyişi final sahnesinde yakınma olan “baba” deyişine dönüşür. Anlatı sonunda Andrey’in Ivan’a verdiği fotoğrafta ise artık baba yoktur.

The Return filminin biçimsel analizi

Film anlatısı başlangıcında uğultulu ve mistik bir müzik eşliğinde deniz ve batık görüntüleriyle ve baştan sona soğuk renk kullanımı filmin tekinsiz atmosferini ve ölümü çağrıştırmasını betimler. Filmde genel plan çekimler ve bu çekimleri bir araya getiren filmin ritmini sekteye uğratmayan kurgu kullanılmaktadır.

Yönetmen, filmde mekan tercihini ağırlıklı olarak dış mekan olarak kullanmaktadır. İç mekan olarak evden daha çok araba kullanıldığı görülmektedir. Öyle ki araba bir evin uzantısıdır ve aslında da ne içerisidir ne de dışarısı… Dış mekan ağırlıklı çekimlerde karakterlerin hem içsel hem de birbirleriyle olan çatışması; Ivan ve Andrey’in sevgisinin, nefretinin ve babanın sert ve eril mizacı seyirciyi içine dahil ettiği geniş kompozisyonlarda işlenmektedir.

Diyaloglara baktığımızda karakterlerin uzaklığı ve güvensizlikler nitekim fark edilmektedir; Ivan’ın kendisini zorlayarak “baba” demesi, Andrey’in sürekli “baba” deyişi ve babasından onaylanmayı beklemesi… Filmdeki mistik, tarihsel, geleneksel dokunuşlar filmin anlatımını yetkin hale getiriyor.

1 saat 45 dakikalık sürece akıp giden filmin her sahnesi bir fotoğraf karesine denktir demek mümkündür. Filmin anlatı yapısı klasik anlatıdır. Yedi ayrı güne sığdırılan anlatıda Giriş, babanın aniden gelmesi ve babanın çocuklara göre sürpriz yolculuğa çıkması; Gelişme, yıllardır babalarını görmeyen Ivan ve Andrey’in günler süren yolculuğunda Otest ile çatışması ve Ivan’ın babası Otest’e karşı gelmesi; Sonuç, Otets’in kuleden düşüp ölümü… Finalden sonra gösterilen siyah beyaz fotoğraflar ve bu fotoğraf şöleninin fonunu süsleyen yağmur sesleri anlatının dramatik tarafını besler ve izleyiciye “baba nerede?” sorusunu sordurur.

Sonuç olarak

Baştan sona etkili ve akıcı bir dile sahip olan film; yönetmenin çocukluk geçmişine gidilip, çocuk yaşlarda babası tarafından terkedildiği fark edildiğinde film daha anlamlı ve değerli olabiliyor. Ivan’ın babasızlığa karşı öfkesi ve Andrey’in babaya olan özlem ve hayranlığı ile biz de kendi yaşantımızdaki baba figürünü değerlendirebiliyoruz.

Film içindeki hava-durum değişikliği karakterlerin duygu-durum değişikliği ile örtüşüyor. Ivan, babası tarafından arabadan indirilip, bir süre sonra şiddetli bir yağmur altında tek başına kalır; babasına içten içe öfke ve neden soruları biriktirir. Fakat finalde güneşli bir günde denizin durgun suyuna kendini teslim eden sandalın arkasından da yakınırcasına “baba!” diyerek seslenir. Çünkü Ivan’ın öfkesi ve güvensizliği babasına değil babasızlığınaydı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avatar photo

Sebahat Demirbaş tarafından oluşturuldu

2000 yılında Trabzon’da doğdum. Yazı hayatıma ilkokulda önce şiir yazmak ile başladım. Lise hayatım boyunca çokça kompozisyon ve hikâye yazarak yazmayı daha çok benimsedim. 2018 yılında Trabzon Vakfıkebir Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nü kazandım. Üniversite hayatımın başlaması ile birlikte kendimi bir alanda daha iyi ifade edebileceğime inandım. Sinema alanında Yüksek Lisans eğitimine hazırlanıyorum. Benim için sinema “keşfedilmeyi bekleyen hayatlar silsilesidir.”

Magical Girl (2014)

Kuş Uçuşu: İyi, Kötü, Çerez