Mustafa Kemal Atatürk ve Sinema (19 Mayıs özel)

Mustafa Kemal Atatürk’ün resim, heykel ve müzik gibi sanat dallarına dair ifadeleri, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri ile Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri gibi eserlerde yer alırken, sinemaya dair ifadeleri maalesef bu eserlerde kendine yer bulamamıştır. Dolayısıyla Atatürk’ün sinema konusundaki ifadelerine ancak o dönemde Atatürk’ün yakınında ya da hizmetinde bulunan insanların anılarında rastlayabiliyoruz.

Tam da bu noktada Cemal GrandaAtatürk’ün Uşağının Gizli Defteri” isimli kitabında Atatürk’ün şu ifadelerine yer verir:

Sinema gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit bir eğlence gibi gelen radyo ve sinema, bir çeyrek yüzyıla kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya’daki kadın, Amerika’nın göbeğindeki siyah adam, Eskimo’nun dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşmiş bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında, tarihte devirler açan matbaa, barut ve Amerika’nın keşfi gibi olaylar birer oyuncak yerinde olacaktır.

Atatürk bu ifadeleriyle sinemaya ne derece önem atfettiğini göstermiştir.

Atilla Dorsay ise “Sinema ve Çağımız” isimli kitabında Atatürk’ün şu ifadelerine yer verir:

Atatürk ve Sinema

Sinema öyle bir keşiftir ki bir gün gelecek, barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok dünya medeniyetlerinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.

Atatürk bu ifadeleriyle sinemaya; matbaa, barut ve Amerika’nın keşfi oranında verdiği büyük önemi gözler önüne sermiştir.

Atatürk’ün sinemaya olan ilgisini gösteren başka veriler de vardır

Bu verilerden ilki yönetmen Muhsin Ertuğrul (1892- 1979) tarafından 1923 yılında Yazar Halide Edip Adıvar’ın (1884-1964) aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Ateşten Gömlek isimli filmin çekim aşamasına Atatürk’ün gösterdiği ilgidir.

Kurtuluş Savaşı’nı (1919-1923) konu alan Ateşten Gömlek filminde Kezban ve Ayşe adlı kadın karakterlerin, milli duygular nedeniyle filmde Müslüman-Türk kadınları tarafından canlandırılması uygun görülmüştür. (Bu filme kadar üretilen bütün filmlerde kadın oyuncular, Rumlar, Ermeniler ya da Beyaz Rus kökenli sanatçılar tarafından canlandırılmışlardır.)

Atatürk’ün de teşvikiyle filmde oynayacak Müslüman-Türk kadın oyuncu arayışına girişilir ve bir süre sonra Ayşe rolü için uygun bir oyuncu bulunur. Bulunan oyuncu Darülbedayi sanatçılarından Muvahhit’in eşi olan ve Erenköy Kız Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapan Bedia Muvahhit’tir. Kezban rolü içinse Neyyire Neyir bulunur. Böylece Ateşten Gömlek filmiyle, ilk kez Türk kadınlarının filmlerde oynaması sağlanır.

Atatürk ve Sinema

Atatürk bazı sahneler için kamera karşısına geçmiş ve senaryo düzeltmeleri yapmıştır

Mustafa Kemal Atatürk, 1932 yılında, Muhsin Ertuğrul’un “Bir Millet Uyanıyor” filminin senaryosunu da incelemiş ve bu filmin bazı sahneleri için bizzat kamera karşısına geçmiştir.

Atatürk ayrıca, Münir Hayri Egeli’den kendi hayatını konu edinen bir senaryo hazırlamasını istemiştir. Filme alınma imkânı bulunamayan “Ben Bir İnkılâp Çocuğuyum” başlıklı senaryoyla yakından ilgilenen Atatürk, iki defa da el yazısıyla senaryo üzerinde düzeltme yapmıştır.

Atatürk ve Sinema

Zafer Yollarında isimli belgeselin hikayesi

Fuat Uzkınay’ın Büyük Taarruz’un başlangıcından (26 Ağustos 1922) İzmir’in Yunanlardan alınışına (18 Eylül 1922) kadar geçen sürede yaşanan olayları konu edinen “Zafer Yollarında” adlı belgesel filmi 1930’larda yeniden ele alınıp daha kapsamlı bir hale getirilmeye çalışıldığı zaman, Atatürk bu filmi izlemiş, fakat yeterli görmeyerek çalışmaların devam ettirilmesini istemiştir.

Bunun üzerine film 12 bölüme çıkarılmıştır. Bir süre sonra Atatürk, bu film hakkında filmin genişletilmesi için kurulan heyette görevli olan Nurettin Baransel’e filmin tamamlanıp tamamlanmadığını sorar.
-Hayır efendim film henüz tamamlanmamıştır.
+Peki sebep…
-Size ait sahnelerin ekserisi hareketsiz resimlerden ibaret paşam. Bu yüzden film tamamlanamadı.

Bu durumdan rahatsız olan Atatürk ise şunları söylemiştir:

Ben hayattayım. Milli mücadeleye ait bütün evrakım, kılıcım, çizmem, hâlihazırda mevcut olduğuna göre çağırdığınız anda bana düşen vazife ve görevi yapmadım mı? Böyle bir teklif karşısında kalsam memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır hatıraları canlandırırdım, bu milli vazifedir. Çünkü Türk gençliğine bu mücadelenin nasıl kazanıldığını canlı olarak ispat etmek, hatıra bırakmak bu filmde mümkün olacaktır.

Ancak Atatürk’ün bu konuşmadan kısa bir süre sonra hastalanması, isteğini yerine getirmesine engel olmuştur.

Atatürk ve Sinema

Atatürk’ün cenaze töreni Faruk Kenç tarafından filme alınmıştı

Türk sinemasına 1940’lı ve 1950’li yıllarda önemli filmler kazandırmış olan yönetmen Faruk Kenç, 1928-1929 yıllarında Afganistan’da görevlendirilen teyzesinin kocası Orgeneral Kazım Orbay’ın mektubunu Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Atatürk’e götürür. Atatürk, bir süre sonra Kenç’i yanına çağırtır ve ona kim olduğunu sorar. Kenç’in babası Selanik’te merkez komutanlığı yaptığı için, onu oradan tanımaktadır. Sonrasında Atatürk, ona ne iş yaptığını sorar. Kenç, “Okulu bitirdim, film tahsiline Almanya’ya gidiyorum.” der. Bunun üzerine Atatürk, “Bak çok güzel bir şey dedi. Bizim Türkiye’mizde her branştan mütehassısa ihtiyacımız var. Tahsilini bitirip dönünce bana Avrupa filmciliği ile Türk filmciliği hakkında güzel bir rapor hazırla.” der.

Kenç, Almanya’daki eğitimini bitirip geri döndüğünde Atatürk’ün istediği raporu hazırlar, ancak çok hasta olan Atatürk, kısa bir süre sonra vefat eder. Faruk Kenç, Atatürk’ün cenaze törenini, Dolmabahçe’den Ankara’ya kadar, filme alır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün gittiği sinemalar ve gördüğü filmler

Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk olarak ne zaman ve nerede sinemaya gittiğini bilmiyoruz. Ancak İstanbul’da gittiği sinemalar ve gördüğü filmler şöyle sıralanabilir:

Serseri Kral (3 Aralık 1930)

Yer: Elhamra Sineması
Orijinal Adı: The Vagabond King

Atatürk ve Sinema

Çanakkale (22 Ocak 1932)

Yer: Opera Sineması
Orijinal Adı: Tell England

Mustafa Kemal, 22 Ocak 1932’de Opera Sineması’nda Çanakkale filmini izledikten sonra bu sinemanın işletmecileri olan Mehmet Rauf ve Cemâl Beylerle sohbet ederken onlara, sinemada neden az izleyici olduğunu sorar. Mehmet Rauf ve Cemâl Beyler, yalnız kendilerinin değil, tüm sinemacıların en büyük sorununun vergi olduğunu ve bilet fiyatlarının pahalılığı nedeniyle halkın sinema salonlarına gelemediğini söylerler. Bu konuşmadan sonra Atatürk, dönemin Maliye Bakanı Fuat Ağralı’yla bu mesele hakkında görüşmüştür.


Kongre Eğleniyor (23 Şubat 1932)

Yer: Elhamra Sineması
Orijinal Adı: Der Kongreß tanzt


Demir Kapı (16 Eylül 1932)

Yer: Glorya Sineması
Orijinal Adı: Révolte dans la prison

Atatürk ve Sinema

Garp Cephanesinde Yeni Bir Şey Yok (3 Aralık 1932)

Yer: Elhamra Sineması
Orijinal Adı: All Quiet on the Western Front

Not: Günümüzde bu sinemalardan yalnızca Elhamra sineması açıktır.

Atatürk ve Sinema

Kaynakça

Akçura, G. (1992). Muhsin Ertuğrul: doğumunun yüzüncü yılına armağan. İstanbul: Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları
Aslanbay, H. (1993). Faruk Kenç. Antrakt Sinema Dergisi.
Baydemir, A. (2005). Türk Sinemasının Gelişimi 1895-1939. Yüksek Lisans Tezi. Osman Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı. Eskişehir
Biryıldız, E. (1994). Atatürk ve Sinema. Marmara İletişim Dergisi, (7), s. 251-256.
Dorsay, A. (1998). Sinema ve Çağımız. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Evren, B. (2006). Sinemamızın ilk Türk Müslüman Kadınları. Sinematürk, (1).
Granda, C. (2012). Atatürk’ün uşağının gizli defteri. Ankara: Kentkitap.
Lüleci, Y . (2018). Erken Cumhuriyet Döneminde Atatürk ve CHP’nin Sinema Politikası. Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, (31), 222-248.
Makal, O. (2005). Türk sinemasının uzun ve yorucu süreci ve yarını için düşünceler. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
Özgüç, A. (2003). Türk film yönetmenleri sözlüğü. İstanbul: Agora Kitaplığı.
Özön, N. (1995). Karagözden sinemaya Türk sineması ve sorunları. Ankara: Kitle Yayınları
Özön, N. (2013). Türk sineması tarihi 1896-1960. İstanbul: Doruk Yayınları
Şener, E. (1970). Kuruluş Savaşı ve Sinemamız. İstanbul: Ahmet Sarı Matbaası

İçerik hakkında ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Görkem Barındık tarafından oluşturuldu

1993 yılında Ankara’da doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünde ön lisans; Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Akabinde Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda “Dijitalleşen Medya ve Yarattığı Yeni Şiddet Alanı: Dijital Şiddet” başlıklı tezini tamamlayarak yüksek lisans programından mezun oldu. Şu an hâlihazırda doktora eğitimi için hazırlanmaktadır. Hayatın sadece biyografik bilgilerin çoğalması için yaşanan anlardan ve kariyer için oluşturulan öz geçmişlerden ibaret olmadığına inanır. Araştırır. Okur. Bıkar. Güler. Yazmayı sever, hayat hakkında kritik yapmayı da… Yemek yer, sevdikleri ile paylaşır. Özellikle de hayvanlar ile… Her zaman bir şeylerin arayışındadır ama neyin arayışında, kendisi de bilmez. Aykırıdır. Öyle biridir işte…

Ahlat Ağacı: Bir kuyuda birleşen kopya hayatlar

Yeşil Yol