Toplum içerisinde gözetlenen bireyleri yıllar önce film olarak konu alan Truman Show bireyin nasıl kontrol altında tutulduğunu ve iktidarların birey üzerindeki toplumsal denetimini nasıl sağladığını izleyiciye aktarmaya çalışıyor.
Senaryosu Andrew Niccol tarafından yazılan yönetmenliği Peter Weir tarafından yapılan ve 1998 yılında beyaz perdeye aktarılan filmin başrolünde bizlere uzak olmayan, ama ilk defa komedi dışında bir film karakterini canlandıran Jim Carrey, Truman rolü ile karşımıza çıkıyor.
Truman Show üzerine eleştirel bir bakış
Truman (Jim Carrey), film içerisinde doğumundan itibaren canlı yayın ile gözetleniyor. Senaryo gereği oluşturulan gerçek dışı dünyada kontrol altında tutulan bireyin davranışları tüm dünyada dizi olarak yayınlanıyor.
Bir Show parçası haline dönüştürülen bu kontrol, aslında şu an devletlerin, televizyonda gerçekleştirilen dizi ve eğlence programlarından oluşuyor. Bu durumla beraber kontrol mekanizmasında rol alan devlet, bireyi sorgulamadan uzak tutarak, sadece haz ve doyum odaklı bir toplum yaratabilme peşine düşüyor. Haz-doyum eşiğine bağlı kalan izleyici ise tamamen yönetilmeye açık bir izleyici haline getiriliyor.
Truman Show penceresinden devlet manipülasyonu
Filmin senaryosu gereği Truman, küçükken denize çıktıkları seyahat sırasında babasını kaybediyor. Babasının da bir kurgu gereği öldüğünden habersiz olan Truman’ın bu şekilde küçük yaşlarda içsel dünyasına yerleştirilen korkuyla büyümesi, denize yaklaşmasını imkânsız hale getiriyor. Denize yaklaşmaya korkan Truman, bu nedenle korkularına yenik düşüp gerçeklerden uzak kalıyor.
Devlet yönetimleri de bu şekilde işliyor. Truman’a yaşatılan travma biz bireylere de iktidarı sorgulatan gerçeklerden uzak tutabilmek için belli başlı konularda korkular yaratılıyor. Birey korktuğunu sandığı gerçeklerden uzak durarak, kendisine kodlanan ve sunulan olguları kabul ediyor.
Truman Show: Bir propaganda aracı olarak radyo
Truman her sabah arabasına bindiği sırada araç içindeki radyoda yayımlanan frekansta sürekli seyahat etmemesine yönelik bir anons geçiliyor. Ve bu yayın her sabah işe giderken tekrar tekrar dinletiliyor.
Burada savaş yıllarının en önemli propaganda silahlarından biri olan radyonun, bireyi kontrol etmenin ve yönlendirmenin en kolay araç olduğu, bireyi nasıl yönlendirdiğini gösteriyor. Bu sebeple korkularıyla yaşayan Truman, seyahat etmekten çekiniyor.
Truman Show: Algı ve ikna yöntemleri
İçsel dünyasında yaşatılan korkuyla yönetilen Truman, izleyiciler içinse bir kahraman figürü çiziyor. Bebekliğinden itibaren yayın hayatında olan Truman, izleyicinin bir parçasıymış gibi hissettiriliyor. Bu sayede Show içerisinde yer alan ürünler rahatlıkla izleyene satın aldırılabiliyor.
Film içerisinde Truman ürünü kullanan birçok izleyici bulunuyor. Truman’ın eşiyle konuştuğu sırada eşinin birden ürün tanıtımı yapması, çikolata sosu veya keskin bıçak hakkında bilgiler vermesi, izleyiciye tanıtımı yapılan ürünlerdir.
İzleyicinin gösterildiği sırada yastık kılıfları, rozetler, takvimler gibi eşyalar kullanan izleyici aynı zaman da birer tüketici konumundadır. Bir Show içerisinde kahraman olan Truman, ona sunulan dünya dışında meta[1] haline dönüştüğünden habersizdir.
Bu nedenle bireyi bir meta haline dönüştüren yapı, şirket sahiplerinin yüzünü güldürüyor. Para peşinde koşan Show sahipleri dilediği ürünü Truman Show aracılığıyla tüketiciye direkt olarak ulaştırıp, ürünün tanıtımını rahatça yaptırmasına imkân kılıyor.
Truman Show: Show dünyası mı, gerçek dünya mı?
Propagandalara maruz kalan ve içinde korkuyla yaşayan Truman, etrafında yaşanan olup bitenleri sorgulamaya başlıyor. İş hayatında gelişen tüm gelişmeleri, ailesini, en yakın arkadaşlarını etrafındaki herkesi izlemeye başlıyor.
O evrenin kendisi için yaratıldığını düşünmeye başlayan Truman, kaçmaya çalıştıkça önüne sürekli engeller çıkartılıyor. Uçaklarda yer olmuyor, otobüse bindiği sırada araç arıza yapıyor. Gazetelerde ve televizyonlarda bu düşünceden uzaklaşmasına yönelik yayımlar devam ediyor.
Hapsolduğunu düşünen Truman ise bu düşünceden vazgeçmiyor. Kendisinin evlendirilmeye zorunlu tutulduğu eşinden bile şüphelenmeye başlayan Truman sinir krizi geçiyor. Ve bu şekilde gülen eğlenen bir bireyin psikolojik yapısı da içten içe bozuluyor. Onunla beraber onu izleyen kitle de etkileniyor.
Yaşadığı bu hissi içinden bir türlü atamayan Truman sorguladıkça gerçeklere biraz daha yaklaşıyor. Yayımlanan reklamları, radyoları duymuyor ve etrafındaki kimseyi dinlemiyor. Bir gece ise izlenildiğini düşünüp, uyuyor numarası yaparak kameralardan uzak bir şekilde kaçmaya karar veriyor. Onu kameralarda göremeyen program yapımcıları telaşlanıyor. Yapılan anlaşmalar ve sponsorluklar olduğunu, programı riske atamayacakları söyleniyor.
Bireyin yaşadığı psikolojik tepkileri görmezden gelen şirket sahiplerinin, hala para peşinde koştuğu net bir şekilde gösteriliyor. Programın yönetmenine sürekli baskı yapılıyor. Sözde program yaratıcısı olan tanrı, iktidarı temsil ediyor ve şirket sahiplerini dinlemiyor. Program yapımcısı (tanrı) gözetlenen 5 bin kamerayla kaybolan Truman’ı tekrar bulabileceğine inanıyor. Ve yarattığı Show dünyasının mükemmel olduğuna inanan Show yapımcısı, Truman’ının duygularını ve düşüncelerini dikkate almıyor ve tercihlerini dinlemiyor.
Korkularının üzerine giden Truman, tekneyle denize açılmayı başarıyor. Bu süre zarfında vazgeçmesi için sürekli şiddetli fırtına ve dalgalara maruz kalan birey, ölme derecesine yaklaşsa bile vazgeçmiyor. Ve sonun da o Show dünyasından çıkarak gerçek dünyaya ayak basıyor.
Truman Show: Panoptikon tasarısı
Truman Show için en iyi örneklerden olan İngiliz filozof Jeremy Bentham tarafından düşünülen Panoptikon (hapishane) tasarımıdır. Bu tasarıya göre bütün canlılar (toplum) cam bir yapının içerisinde yer alıyor ve dışarıyı asla göremiyorlar, ancak cam dışında olanlar (iktidar, sermaye sahipleri) gardiyanlar tarafından içeride bulunan bireyleri gözetliyor.
Panoptikonun en önemli özelliklerinden biri mahkûmların daima baskı altında kalmalarıdır. Hiçbir şekilde takip edilip edilmediklerini bilmezler; attıkları her adım gözetlenmektedir.
Günümüz toplumda sosyal medya ile konum paylaşılması, yer bildirimleri, paylaşılan anlık hikâyeler bizlere sevdirilerek yaptırılan iktidar kontrol mekanizmalarından sadece küçük örneklerdir.
Toplum içerisinde birey takip ediliyor izleniyor ama hissettirilmiyor. Truman filmin son sahnelerinde denize açılıp korkularına meydan okuyor. Bizler de korkularımızın üzerine gitmeliyiz. Uyutulan bir toplum yerine sorgulayan araştıran bir birey haline gelmeliyiz.
Film içerisinde birçok metin gizli aslında. İktidarlar kontrol edilebilir birey yaratmak için günümüz teknolojisini de en etkili biçimde kullanıyor.
Truman gibi her bölgeye her sokağa her caddeye yerleştirilen kameralar aslında bizi de birer Truman Show kahramanı yapıyor.
1.Meta ya da emtia, Sosyolog Dallas Smythe’e ait bir kavramdır. Smythe, kapitalizmin reklam sayesinde pazarı kontrol ettiğini ve talebi istediği gibi yönlendirdiğini belirtmektedir. Reklamlar, yaşam biçimleri, sembolik değerler ve zevkleri birleştirerek aslında toplumda anlam sistemi yaratırlar. Bu anlamda izleyici Smythe’e göre reklam verenlere pazarlanan bir emtiaya dönüştürülmüştür. İzleyiciler gelirlerine, yaşlarına, cinsiyetlerine, etnik ve sınıfsal özelliklerine göre reklamcılara pazarlanmaktadır.