Eyes Wide Shut 1999 yapımı bir Stanley Kubrick filmidir. Film çıktığı dönemden bu yana otoriteler tarafından hala tartışmalara açıktır. Çünkü filmin içerisinde cevabı muallakta kalan ve farklı yorumlara açık o kadar çok sahne ve konu vardır ki; her izlendiğinde yeni bir anlam çıkarmaya müsaittir. Buna da Kubrick dehası demek hiç yanlış olmaz. Aslında, onun bu fazla zekası hastalık derecesindedir. Ama Eyes Wide Shut filminin her köşesine sıkıştırdığı ip uçlarını çözmek bir sinema izleyicisinde büyük haz uyandırır.
Ben Kubrick’in yakın çevresinden birisi olsam herhalde yaptığı atıfların acaba hangisi bana olabilir diye düşünmekten kendimi alamazdım. Hiçbir şey yapmamış dahi olsam, adam bir şekilde kafayı takmış olabilir. Onun filmlerini keşfetmek demek ucundan da olsa onun zekasının farkına varmak ve yönetmene bir hayranlık duymak demektir. Ama birlikte çalıştığı ekip arkadaşları bundan pek memnun değildir bence. Filmin çekim sürecinin iki yıl gibi bir zamana yayılması da bunun bariz örneği. Yine bu filmde de sayısız örneğine rastladığımız tekrar çekimler; hep Kubrick’in o kafasının içerisindekini bulana kadar uğraşması.
Eyes Wide Shut: Stanley Kubrick biraz fazla mı mükemmelliyetçi?
Kubrick, film için mekan seçerken bile sokak sokak gezip aradığını bulmaya çalışmış. Hatta Amerika’da çekmek istediği filmi Londra’da bir stüdyo kurup, New York olarak yansıtıyor seyirciye. Ama bazen biz mi biraz gözümüzde büyütüyoruz diye de sormuyor değilim kendi kendime. Hakkını yiyemem asla. Bir kere Autuer bir yönetmenden söz ediyoruz. Ama bu film için bu kadar fazla ve farklı düşüncenin karşı karşıya gelmesinin sebebinin bazı unsurlara dayandığını düşünüyorum. Birincisi senaryonun fazlaca insan dürtülerinden ve duygularından oluşuyor olması. Daha açılış sahnesinde Alice karakterini soyunduran yönetmen filmde fazlaca cinsellik ve seks konularını ele alacağını açık açık belli ediyor. Yine aynı sahne devamında klasik bir aile görünümünde olan Bill ve Alice çiftinin içinde bulunduğu sıkıntıları da vermeye başlamıştır. Yönetmen neredeyse ilk diyalogdan Bill’in eşine karşı ilgisizliğini yansıtır.
İkinci olarak ise filmde ki soru işaretlerinin toplanmasına neden olduğunu düşündüğüm maskeler. Kim olduklarını asla bilmediğimiz o evde ki tüm insanların her birinin yüzünde maske bulunması da insanları fikir ayrılıklarına sürükleyen başka bir unsur. Tabi bu soruların bir çığ gibi giderek büyümesinin sebebi ise Kubrick’in filmden hemen sonra hayatını kaybetmesi. Kubrick bütün bunları bir bilinmezlik içinde bırakıp, onunla beraber mezarına götürüyor.
Evet, çiftimizden bahsediyorduk. Dışardan bakınca gayet mutlu, huzurlu bir aile tablosu niteliğinde. Hatta tabiri caiz ise ‘filmin koptuğu’ cinsel hayatları konusunda da bir mutsuzluk söz konusu değil. Aslında Bill ve Alice birbirinden bambaşka iki karakter. Alice eski bir sanat atölyesi müdürü, Bill ise bir doktor. Kafalarının birbirinden apayrı çalıştığı, yaptıkları mesleklerden bile bariz. Neredeyse filmin her yerinde Bill isminin önüne ‘Doktor’ sıfatını koyarak kendisini tanıtıyor. Yine karşılaştığı her sorunu parası ile çözmeye çalışan beyaz yakalı bir kapitalist. Paranın her kapıyı açacağına inancı tam. Ama Alice öyle mi? Kadın bir kere sanat ruhlu. Hayatına duyguları ile yön veriyor. İnsanlara yaklaşımı da Bill gibi maddeci değil duygusal.
Gelelim birlikte gittikleri partiye…
Bu mutlu çift ilk danslarını birlikte yapar. Neden ilk dans dediğimi yaşlı, karizmatik ve Macar olan abimizle dansını gözünün önüne getirenler hatırlamıştır. Evet evet, şu Alice’in adamın kollarında gözlerini bir süre kapatarak adeta kuğu gibi süzüldüğü o danstan bahsediyorum. Alice tuvalete diye çıkıp kendini Macar beyin kollarında buluyor. Tabi bunu gören Bill durur mu, takıyor koluna iki güzel modeli. Buraya kadar herhangi bir kıskançlık krizi, çift arasında bir gerilim söz konusu değil. Ama o meşhur deyimde de söylendiği gibi dananın kuyruğu gece yatak odasında kopuyor. Hep uzun uzun bakıştığı banyo aynasının dolabından çıkardığı esrarını içerken ortam gerginleşmeye başlıyor.
Alice biraz tartışma çıkarıyor izlenimi verdi açıkçası bu sahne bana. Çünkü Bill’in onu kıskanmamasından ve bu kadar cepte görmesinden fazlaca rahatsızdı. Ve o malum olayı artık Bill’e anlatmak istiyordu. Bill ona, sevgisine, ilişkilerine güvendiğini söylerken, Alice geçmiş tatillerinde bir deniz subayını nasıl arzuladığından bahsetti. Her şeyi geride bırakıp gidecek kadar onu etkileyen bu olayın şokunu yaşayan Bill bir hastasının evine gitmek üzere yolu koyuluyor.
Alice’in bütün bu olanlar içinde olmasına pek ihtimal vermiyorum…
Film boyunca fazlaca gördüğümüz deniz subayı ve Alice’in sevişme sahnesi Bill’in gözlerinin önünde dönmeye başladı. Evet, ortada fiziksel bir aldatma yoktu. Ama Alice’in bunları arzulamış olması her şeyi geride bırakacak kadar istemesi Bill için büyük bir travma oldu. Hayalde bile olsa aldatmıştı onu. Adeta bir intikam yemini eden Bill önce hastasının kızı ile öpüşür. Daha sonra hayat kadının kollarında bulur kendini. Tamamıyla Alice’e olan inadı uğruna çıktığı bu yolda neticeye ulaşmaz. Eşini aldatmaz. Onun yaptığı gibi sadece düşüncede kalır. Ama Alice’in o fantezisi gözünün önünden asla gitmez. Arkadaşından öğrendiği gizemli eve gider tabi bunun için gereklilikleri yine klasik Bill tekniği olan parayla çözerek.
Evin şifresi olan ‘FİDELİO’ Sadakat anlamına gelir. Bu da bence filmin anahtar kelimelerinden biridir. Evin içerisinde ki gizemli atmosfer hem Bill’i hem de seyirciyi gerim gerim gerer. Hatta sadece yüzlerinde maskesi olan seks kölesi kadınlara karşı bile bir ilgi uyanmasının önüne geçer Kubrick. İşte onun en sevdiği dikizleme durumu. Kamera evin içerisinde öyle dolaşır ki seyirci neredeyse kendisi dikizliyor izlenimine kapılır. Ama Bill ifşası sonunda maskesini çıkarınca o seks kölesi kadınlardan daha çıplak bir duruma düşer. Bill bu aksiyon sonunda eril iktidarından büyük bir fire verir hem de bir kadın tarafında kurtarılarak. Ha şunu söylemeden geçemeyeceğim ben Alice’in bütün bu olanlar içinde olmasına pek ihtimal vermiyorum.